Hz. Peygamber Mekkeli müşriklerle Hudeybiye anlaşmasını 628 yılında imzaladıktan sonra, Arabistan dışındaki krallara İslam’a davet mektupları göndermeye başladı. Roma İmparatoru Herakliyus’a da bu mektuplardan birini yazdı. Mektup adrese ulaşınca, Herakliyus: “Bana mektubu yazanın kavminden birini bulup getirin” diye askerlerine emir verdi. Askerler, o sırada ticaret için Şam taraflarına gelmiş olan Ebû Süfyan ve arkadaşlarına denk gelince, onları alıp imparatorun karşısına çıkardılar. Ebû Süfyan ve Herakliyus’un arasında tarihe altın harflerle yazılacak bir sohbet başladı.
Herakliyus tercüman aracılığıyla sorular sormaya başladı: “Peygamberim diye iddia eden adama içinizden en yakın hanginizdir?”
Ebû Süfyan: “Ona en yakın olan benim, o benim amcamın oğludur.”
- O zatın sizin aranızdaki soyu nasıldır?
- O bizim aramızda soylu biridir!
- Bu Peygamberlik iddiasını aranızda bu zattan önce söyleyen oldu mu?
- Hayır.
- Bu iddialarını ortaya atmadan önce onu yalancılıkla suçlar mıydınız?
- Hayır.
- Babaları arasında kral var mıydı?
- Hayır.
- Ona tabi olanlar toplumun önde gelenleri mi, yoksa zayıfları mı?
- Toplumun zayıfları ona tabidirler!
- Sayıları artıyor mu eksiliyor mu?
- Artıyorlar!
- Onun dinine girdikten sonra, o dini beğenmeyerek geri çıkan oluyor mu?
- Hayır.
- Ahdini bozar mı?
- Hayır.
- O size, siz de O'na saldırdınız mı?
- Evet, ancak aramızdaki savaşlar bir değiş tokuş gibi, bazen o zafere ulaşıyor, bazen de biz ulaşıyoruz.
- O size ne emrediyordu?
- O bize Allah'a kulluk yapmamızı, O'na hiçbir şeyi ortak yapmamamızı emrediyor, babalarımızın taptıklarına tapmayı yasaklıyor, namaz kılmamızı, doğru olmamızı, namusluluğu, verilen söze vefalı kalmayı ve emanetin sahibine geri verilmesini emrediyor."
Herakliyus tercümanına dönerek şöyle dedi: “İşte gerçek Peygamberler böyle olur”
Hadis metinlerinde mezkûr konu uzun uzadıya anlatılır. Özet olarak ele aldığımız bu konuşmada “düşman ağzından düşman” tanıtılarak karakter ve duruş örneği sergilenmiştir. Bu sohbetin sonunda Herakliyus, hem Hz. Peygamber’in mümeyyiz vasıflarına hem de Ebû Süfyan’ın karakterine hayran oldu. Nitekim Hz. Peygamber’in en büyük düşmanı olan Ebû Süfyan, olgunluk göstererek Peygamberi olduğu gibi anlatmış, mükemmel vasıflarına halel getirecek bir cümle dahi sarf etmemiştir. Normal şartlarda Ebû Süfyan, Herakliyus’u Hz. Peygamber’e karşı kışkırtıp ortadan kaldırılmasını talep edebilirdi. Ancak yapmadı. “Allah düşmanın da mert olanını nasip etsin” sözünün tecellisini bu olayda müşahede etmekteyiz. Bir anlık kendimizi Ebû Süfyan’ın yerine koyarsak, hangimiz dünyanın en büyük imparatoruna karşı böyle bir duruş sergilerdi? Bu soruya verilecek samimi bir cevap nasıl bir karaktere sahip olduğumuzu gösterir.