Ümmetin suskunluğu devam ettikçe düşmanın zulmü büyüdü. Ümmetin susması düşmana cesaret verdi. Bir değil iki değil üç değil... Artık yeter. Dur demek lazım bu zulme. Bu zulmün seyircisi olmayalım. Sadece kınayan olmayalım. Allah aşkına kainatın sahibi yanımızdayken hala neyden korkuyoruz. Tarihte İslam’a hizmet için gayret eden nice az topluluklar devasa orduları yerle bir ettiler. O küçük topluluklar rabbimize inandılar güvendiler ve bu ayete canı gönülden iman ettiler. “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.” ( Bakara 249.) İşte iman budur. İman etmek demek İslam’a  büsbütün girmektir. İslam’a giren yaptığı iş ve eylemlerle ulvi bir mertebeye çıkar. Ama ne yazık ki hala İslam’ın ulvi mertebesine çıkamadık.

            İslam ulvi bir yere sahipken, mensupları neden sufli yerlerde bocalanıyor? Yıllardır zaman zaman yapılan katliamlar son bir yıldır durmak bilmedi. Aksa tufanın ardından tam bir yıl geçti. Ne gibi değişiklikler oldu derseniz çok şey değişti. Bizden çok şey gitti farkında değiliz. Mesela alıştık her gün o zulmü görmeye. O kadar alıştık ki normalleşti bizim için. Haksızlığa, zulme karşı harekete geçme kabiliyetini hep birlikte yitirdik. "Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum! diyen  Şehid Ahmed YASİN’in şehadetinin üzerinden yıllar geçti hala aklımızı başımıza alamadık. Susmaya devam ediyoruz. İslam alemi şu an kör, sakat, sağır duruma gelmiştir. Bedeni engelli olan Şehid Ahmed YASİN kadar olamadık. O engelli haliyle verdiği mücadeleye yer ve gök alemi şahittir. Onun sadece bedeni engelliydi. Kalbi aklı ruhu özgürdü. İslam’ın ulvi derecesine çıkmak için var gücüyle mücadelesine sarılmıştı.

            İnsan İslam’a girmekle izzet ve şeref sahibi olur. Dolaysıyla kendisi, İslam’ın izzet ve şerefini koruduğu kadar izzetli ve şerefli olur. İslam’ı korumadık ki o da bizi korusun. İslam’ı da kanunlarını da dünyaya ve menfaatimize kurban ettik. Aksa tufanıyla birlikte 56- 57 islam ülkesi tabirini çok duyduk. Ve onların hiçbir şey yapamamasından yakındık. Bir şeyleri hep başkasından bekledik. Elimizde boykot gibi bir silah varken onu bile kullanmayı başaramadık. Biz düştüğümüz yerden kalkmadığımız sürece düşmanın tekmesini yemeye devam edeceğiz. Rahmet peygamberi hiçbir zaman ne İslam’ı ne de mensuplarını zelil duruma düşürmedi. Hep dik durdu. Onun her hal ve hareketi ümmetine örnektir. Namazdan önce misvak kullanmaya özen gösterdiğimiz kadar onun dik duruşuna riayet etmedik. Dik durmak önce rabbimizin emri sonra tüm peygamberlerin sünnetidir. Bir avuç ulvi değerlere sahip olan müslümanlar, ayakta durmaya çalışıyor. Rabbimiz; “Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın” (Enfal 60.) buyurarak bizleri çalışmaya, üretmeye sevk ediyor. Ama biz, kolayımıza geleni yapıyoruz. Oturduğumuz yerden dualar ediyor fetih sureleri dağıtıyoruz. Fiili dualar olmazsa kavli dualar hep eksik kalıyor. Fiili duaya sımsıkı sarılmak gerekiyor. Bizlerin duasında eksiklik olduğu için yıllardır İslam ümmeti bir türlü ümmet olamadı. Bir araya gelemedi. Küfre inananlar menfaatleri için bir araya gelerek suni bir kuvvet oluşturuyorlar. Ehli iman ise bir araya gelirse büyük ve gerçek bir kuvvet ortaya çıkar. İşte o kuvveti de yeryüzünde hiçbir Allah düşmanı yenemez.

            İmanımız gereği boykota sahip çıkalım bu konuda asla geri adım atmayalım. Boykot şuuru herkeste oluşsun. Asla boykotu küçümsemeyelim. Karınca misali, aynı yolun ve davanın mensupları olduğumuzu belli edelim.

            Emin olalım ki Allah’a çok şikayetler ulaştı. O masum çocukların inlemesi “müslümanları Allah’a şikayet edeceğim demeleri” ve bunun gibi daha birçok şikayet Arş-ı Ala’ya ulaştı. Yapılan şikayetler karşısında bizlerden bir savunma bekleniyor. Nasıl savunacağız kendimizi, suskunluğumuzu, vurdumduymazlığımızı.

Boykot silahı var elimizde bari ona sahip çıkalım. Boykot edelim zulmü ve zulme destek olanları. Boykot edelim zalimlerin tüm ürünlerini. Harekete geçelim ama yarın değil şimdi. Kaybedecek vaktimiz yok. Şuurlu müslüman olalım. Zalimin balon gibi şişen cesaretine batan bir iğne ucu olmak için bir araya gelerek İslam’ın bizden istediği tüm hakikatlere sarılalım. Kalbimizin tasdik ettiği hakikatleri yaşamak için uyanalım.

            Rabbim! Bizlerin kalbini ve aklını uyandır. Yeryüzündeki tüm düşmanlarına karşı bizlere cesaret ve birliktelik nasip eyle. Peygamberler diyarındaki bu ağır sancıyı, İslam’ın doğuşuna ve müslümanların ayağa kalkmasına vesile kıl. Amin.